Çoğunluğun İyiliği İçin Neyi Feda Edebilirsin? | Omelas’ı Bırakıp Gidenler, Ursula K. Le Guin




    Omelas’ı Bırakıp Gidenler, Ursula K. Le Guin tarafından güçlü bir filozofik sorgulamaya sahip kısa bir hikayedir. Hikâye ütopik bir şehir olarak Omelas’ta geçer. Bu şehir ilk başta ütopik olarak tasvir edilir çünkü burada ne suç ne savaş ne din ne de katı kurallar vardır. Fakat bütün bu dünyanın ütopya olmasının bir bedeli vardır: Acı çeken küçük bir çocuk.

    Hikâyede mekân ve zamansal bir çerçeve yok. Mesela hapishanede acı çeken çocuğun kim olduğunu, cinsiyetini, neden hapiste olduğunu ya da akıbetini bilmiyoruz. Zaten bunlar önemli de değil. Burada önemli olan azınlığın acı çekmesiyle doğan imtiyaz.

    Hikâyenin bu önemli noktası felsefi bir bakışla açıklanabilir. Yararcılık (Utilitarianism) Jeremy Bentham tarafından ortaya atılmış olup kaba bir tabirle bir eylemin çoğunluğun yararına olduğu müddetçe haklı olduğunu savunur. Bu durumda toplum mutluysa eğer, çocuğun acı çekmesinde bir sakınca yoktur. Aslında Le Guin bu hikâyede yararcılığı eleştirdiği kadar modern toplumlardaki ütopya fikrinin imkansızlığını da eleştirir.

    Le Guin bu hikayesini psikomit olarak tanımlar. Psikomit, temaları ve fikirleri evrensel olarak ele alır. Hikâye daha büyük bir temayı ele almak için kullanılan bir araçtır, bu durumda da bu çoğunluğun iyiliği için birisinin çektiği acıdır.

    Hikayedeki unsurları üçe bölüp hepsini sembolledikleriyle incelersek Le Guin’in tam olarak eleştirdiği noktanın özünü kavrayabiliriz:

    Birinci unsur olarak Omelas şehrinin sakinleri. Bunlar mükemmel ütopik bir toplumda yaşadıklarını zanneden, mükemmelliği, mutluluğu ve toplumdaki ayrıcalıklı kesimi ifade ederler. Onlar için onların mutluluğu ön plandadır ve bu uğurda kimin acı çektiğini umursamazlar, acı çeken çocuğun varlığını tanımayı reddedeler. Çünkü çocuğun acı çektiğini fark ettikleri anda yaşadıkları ütopya dağılmaya, çökmeye başlar ve kusursuzluklarına kusur bulaşır.

    Küçük çocuk ise bir nevi İsa gibi başkalarının günahları yüzünden acı çeker. Toplumdan dışlanmışları ve azınlıkları temsil ederek sömürülür. Çünkü Omelas ancak o acı çekerse mutlu bir toplum olacaktır.

    Omelas’ı bırakıp gidenler ise vicdanı temsil ederler. Bu insanlar kurumsallaşmış topluma başkaldırırlar fakat düzeni değiştirmek için yeteri kadar cesaretli ya da güçlü değillerdir. Onlar bir çocuğun acısının yarattığı mutlu bir toplumda yaşamayı reddederler ama çocuğu kurtarmayı düşünmek yerine sadece Omelas’ı bırakıp giderler.

    Böyle bir durumda kendinizi düşündüğünüzde, siz hangi sınıfa dahil olursunuz? Sizce çoğunluğun refahı için azınlığın acı çekmesi makul müdür? Çoğunluğun iyiliği için neyi feda edebilirsin?

Yorumlar