Halid Ziya Uşaklıgil - Mai ve Siyah | Kitap Yorumu
Kitabın;
Adı: Mai ve Siyah
Yazarı: Halid Ziya Uşaklıgil
Yayınevi: Can
Tür: Klasik
Edebiyat: Türk Edebiyatı
Edebiyat: Türk Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 360
Goodreads Puanı: 3,54
Etiket Fiyatı: 14 TL
ARKA KAPAK YAZISI
Kitap olarak ilk defa 1898’de basılan Mai ve Siyah’ı hazırlarken Halid
Ziya’nın romandaki düzenlemelerini de içeren 1938 baskısını esas aldık. Bu iki
baskıyı karşılaştırıp yıllardır süregelen hataları tek tek saptayarak
açıklamalı notlarla ve ilk baskıdan görsellerle eseri zenginleştirmeye
çalıştık. İlk defa okuyucuyla buluşmasının üzerinden yüz yılı aşkın zaman geçse
de bu başyapıt, hala tefrikasına başlanıldığı günkü kadar yeni. O günden
bugüne, ülkenin bütün kuşaklarınca okundu, tartışıldı, tekrar tekrar
yorumlandı. Daha önemlisi, hep sevildi.
Çünkü Mai ve Siyah, bizim romanımız.
YORUMUM
Mai ve Siyah, uzun zamandır rafımda duran ve okunmayı
bekleyen birçok kitaptan sadece bir tanesiydi. Bu kitaba elimin gitmemesinin
sebeplerinden birisi de dilinin gerçekten ağır olmasıydı. Kitabı elinize
aldığınızda ve göz atmak amacıyla sayfaları çevirdiğinizde bile fark
ediyorsunuz bunu. Can Yayınları kitabı
iki farklı formatta basmışlar; birisi Orijinal Metin, diğeri Günümüz
Türkçesiyle. Ben kendimi zorlamak istediğimden midir yoksa başka bir sebepten
midir bilmem ama Orijinal Metin halini aldım. Bu da okumamı geciktirdi.
Ama kitabı okumaya
başladığım andan itibaren kitabı sevmeye başladım. Dili gerçekten ağırdı ve bir
sürü eski Türkçe kelime vardı. Bazı kelimeleri zaten biliyordum, bazılarını ise cümlenin anlamından çıkardım.
Orijinal Metin halinde okuduğum için pişman değilim aslında. Eğer daha önce
eski Türkçe kelimelerin yoğunlukta olduğu kitap okumuşsanız çok fazla sıkılarak
okuyacağınızı düşünmüyorum. Ama eğer daha önce eski Türkçe kelimelerin içinde
bolca geçtiği bir kitap okumamışsanız bence Günümüz Türkçesi halini alın.
Kitabın içeriğine
geçmeden önce baskıdan biraz daha bahsetmek istiyorum. Kitap, 1898 yılında
tefrika edilmeye başlamış daha sonra Latin harflere geçildiği için yazarın
kendisi tarafından 1938 yılında kitabın dili sadeleştirilmiş. Benim okuduğum
baskıda Can Yayınları, iki baskıyı da inceleyerek, iki baskıyı karşılaştırarak
okuduğumuz şekline getirmişler. Ki bence bu çok fazla emek ve vakit isteyen bir
olay. Gerçekten bu kadar emek harcayıp bizlere böyle bir eseri böyle bir baskı
kalitesiyle sundukları için kendilerini tebrik etmek gerek.
Ahmed Cemil isimli
ana karakterimiz babasının vefatından sonra annesi, kız kardeşi İkbal’le ve
onların sorumluluklarıyla baş başa kalmıştır. En büyük tutkusu Mai ve Siyah
adını verdiği eseri yayınlayarak dönemin edebiyatına ve şiir anlayışına büyük
bir yenilik getirmektir. Ailesini geçindirebilmek için bir matbaada çalışmakla
beraber özel ders de veren Ahmed Cemil git gide derin hayallere kapılmaya
başlar. Bu hayallerinden o kadar emindir ki hayaller artık onun gözünü kör etme
noktasına gelir.
Kitap tahmin
edebileceğiniz üzere Ahmed Cemil’in hayalleri ve yaşadığı hayatla ilgilidir.
Ben Mai ve Siyah için Hayaller ve Hayatlar diyorum ki bence cuk diye oturuyor.
Kitabın son sözünü
yazan Tamer Erdoğan da son sözünde belirtiyor Halid Ziya Ahmed Cemil
karakterini beğendirebilmek için o kadar çaba sarf ediyor ve karakteri o kadar
kusursuz oluşturmaya çabalıyor ki… Kitabın ilk yıllarında Ahmed Cemil
karakterinin nasıl karşılandığı zaten son sözünde belirtiliyor. Ama ben Ahmed
Cemil karakterini hiç sevmedim. Karaktere karşı duyduğum tek duygu acıma
duygusuydu. Hayalleri var, evet ama bu hayallerini hedefe ya da gerçeğe
dönüştürmek adına hiçbir çaba harcamıyor. Sadece hayal kuruyor.
Özellikle kitapta
Ahmed Cemil’in kız kardeşi İkbal’le ilgili birtakım olaylar gerçekleşiyor ki o
kısımları okurken kitabın içine girip Ahmet Cemil’i sarsmak ve ‘Artık kendine
gel! Bu kadar pısırık olma!’ demek geldi içimden.
Kitabı okumadan
önce yorumları okumuştum ve okuduğum yorumlarda Ahmed Cemil’in ne kadar uyuz
bir karakter olduğundan sıkça dem vurulmuştu. Kitabı ilk okuduğum sıralarda o
kadar Ahmed Cemil’e sinir olmamıştım ama kardeşiyle ilgili olaylar başlayınca
gerçekten çok güçsüz bir karakter olduğunu hissettim. Ahmed Cemil’den daraldım
bir noktadan sonra. Bu da Ahmed Cemil kitabın ana karakteri olduğu için
kitaptan da sıkılmama sebep oldu. Kitabın sonlarına geldiğimde ise Ahmed
Cemil’e üzülmekten ve acımaktan ona kızmaya vakit bile bulamadım.
Ana karakter babında beni çok bunaltan bir
kitap oldu. Dili de yorucuydu ve kitabı bitirmem uzun sürdü. Ama Halid Ziya’nı
anlatım tarzını beğendim. Kitabın içinde yer alan ve Servet-i Fünun
edebiyatıyla ilgili düşüncelerini okumak hoşuma gitti. Ahmed Cemil’in hayal
kurarken kendinden bu denli geçmesi bana bir yıl önceki kendimi hatırlattı,
belki de bu yüzden bu kadar çok gıcık oldum bu karaktere.
Kitap genel
itibariyle beni bunaltsa da bitirdiğimde garip bir şekilde haz aldım ve tatmin
olmuş hissettim. Çok tempoyla ilerleyen bir olay örgüsü yoktu. Sonlara doğru
heyecan artmıştı. Yine de sonunu beğendim. Sadece beğenmediğim ve gerçekten
üzüldüğüm bir nokta oldu onu da spoiler olacağı için söylemeyeceğim.
Bilemiyorum.
Kitabın baskısı şahane, yazarın anlatımı da güzel. Karakterlere daha doğrusu
ana karaktere pek ısınamadım sadece. Onun dışında, Ahmed Cemil karakteri
dışında, beğendiğim bir kitap oldu. Ahmed Cemil olmasaydı kitap da olmazdı,
bütün her şey onun üzerine kurulu ama… Anlayın siz beni! Beğenmekle beğenmemek
arasında gidip geliyorum. Beni etkilediği gerçeğini inkâr edemem ama bu,
kitabın beni garip bir şekilde bunalttığı gerçeğini de değiştirmez.
ALINTILAR
Şimdi ağlıyordu; sakin
ve aheste yaşlarla, aczin ve yeisin mefturiyetiyle akan sıcak ve iri damlalarla
ağlıyordu. Niçin bu kadar hülya esiri olmuştu!
İlginizi Çekebilecek Yazılar:
Yorumlar
Yorum Gönder