Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Yaban | Kitap Yorumu


Kitabın;
Adı: Yaban
Yazarı: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yayınevi: İletişim
Tür: Klasik
Edebiyat: Türk Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 214
Goodreads Puanı: 3,81
Etiket Fiyatı: 19,5 TL





ARKA KAPAK YAZISI

Kendi dönemi içindeki gerçekçilik anlayışına uygun olarak yazılmış olan Yaban da Yakup Kadri, I. Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte Sakarya Savaşı'nın sonuna kadar olan sürede bir Anadolu köyünde, köylüleri, köyün durumunu, Milli Mücadeleye ilişkin tavırlarını bir aydının gözüyle verir. Yaban için "bu eser benliğimin çok derinliklerinden adeta kendi kendine sökülüp, koparak gelmiş bir şeydir" diyen yazar, bu romanda ortaya koyduğu birçok soruna daha sonra yazacağı Ankara'da cevap bulmaya çalışacaktır.


YORUMUM

Merhaba arkadaşlar! Bugün karşınızda okumayı uzun zamandır ertelediğim, sonunda cesaret edip okuduğum bir romanla karşınızdayım: Yaban. Yakın tarihe ilgi duyduğum ve durmadan tarihle ilgili makaleler, yazılar okuduğum bir zamanda okuduğum için çok mutluyum Yaban’ı. Çünkü bir iki yıl önce okumuş olsaydım bu kadar etkilemezdi beni diye düşünüyorum. Fazla uzatmadan kitabın konusundan bahsedeyim önce biraz.

   Çanakkale cephesinde subay olarak görev yapan Ahmet Celal, savaştan sonra duygusal bir çöküntü yaşar. Bir kolunu savaşta kaybetmesi ve yaşadığı travmalar onu başka bir hayat arayışına sürükler. Emir eri olan Mehmet Ali’nin ısrarlarıyla Anadolu’nun bir köyüne yerleşir ve orada yaşamaya karar verir. İlk başta ülkedeki savaşa rağmen huzurlu bir hayat süreceğini tahmin eden Ahmet Celal, cahil halkla yaşamaya başlayınca tahmin ettiği kadar huzurlu ve mesut bir hayat süremeyeceğini anlar.

   Konusundan da anladığınıza göre Yaban, Milli Mücadele sırasında Anadolu köylüsünün savaşa karşı olan tutumunu konu alan bir kitap. Anadolu’ya neredeyse hiç gitmemiş olan Yakup Kadri, kendisine verilen bir görev sonucu kendisini Anadolu’nun bağrında köylüleri teftiş ederken bulur. Karşılaştığı manzara karşısında o kadar şaşırır ki deneyimlerini bir kurguyla yoğurarak Yaban kitabını ortaya çıkarır.

   Kitabın geçtiği dönem ve ele alınan konu ilgimi çeken bir konu olduğu için kitaba daha başlamadan kitabı seveceğimi biliyordum. Kitap günümüz romanlarına göre daha yavaş ilerleyen bir olay örgüsüne ve ağır bir dile sahip olsa da bu beni hiç rahatsız etmedi. Daha ağır kitaplar okuduğum için Yaban, bana bahsi geçtiği kadar ağır ve sıkıcı gelmedi.

   Kitap, toplumun en önemli sorunu olan cahilliğe değiniyor. Kitap Kurtuluş Savaşı dönemini anlatsa da okudukça kitaptaki karakterlerin (mesela Şeyh Yusuf) günümüzdeki insanlara ne kadar benzediğini görüyoruz. Atatürk ‘’En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır,’’ der. Neredeyse yüzyıl geçmesine rağmen hala cahillikle savaşıyor olmamız, milli bilinçten yoksun olmamız ne acı! Kitabı okurken günümüzde geçen bir romanı okuyor gibi hissetmem ne acı! İnsanlar kendi doğrularına körü körüne inandıkça ve açık fikirli olmayı reddettikçe bu cahilliğe karşı yapılan savaş hiçbir zaman son bulmayacak gibi görünüyor.

   Karakterin ruh halini ve davranışlarını çok benimsedim. Ne yazık ki yaşadığı onca olumsuz olaya rağmen neden o köyde kalmakta ısrarcı olduğunu da anlamadım. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın köylünün gerçekleri görmeye niyeti yok gibi. Ben olsaydım o köyde daha fazla kalamaz ve ayrılırdım. Karakter o köyde kalma konusunda o kadar kararlıydı ki kendisini bir şey yüzünden cezalandırıyormuş gibi hissetmeme sebep oldu. Kolunu kaybettiği için öfkeli miydi acaba?

   "Dünyadan elini eteğini çekmiş bir kimse için Anadolu'nun bu ücra köşesinden daha uygun neresi bulunabilir? Ben, burada diri diri, bir mezara gömülmüş gibiyim. Hiçbir intihar bu kadar şuurlu, bu kadar iradeli, bu kadar sürekli ve çetin olmamıştır."

   Köylü halkın savaşa ve Ahmet Celal’e karşı olan tepkileri gerçekten sinir bozucuydu. Şeyh Yusuf’a körü körüne inanmaları, İngilizlerin onları kurtaracağı düşüncesiyle sevinç naraları atmaları beni çok öfkelendirdi. Keşke bunlar sadece bir kitapta yer alan kurgu karakterler olsaydı. Gerçekten bu tarz insanların yaşadığını bilmek ve hala yaşıyor olduklarını bilmek beni çok üzüyor. Belki de Ahmet Celal haklıdır. Onların cehaletinden kendimizi sorumlu tutmalıyız.

   Yakup Kadri’nin kendi milli duygularını kitaba coşkuyla katmasını çok beğendim. Yakup Kadri bu konuda şöyle der: ‘’…Yaban’a gelince o, bütün milli heyecanlarımı taşıyan kitaplarımdan biri olmak dolayısıyla bence çok kıymetlidir.’’

   Kitapta Ahmet Celal’in köyü bir türlü terk etmeyişi, Emine’nin tavırları ve İsmail’in küçük yaşına rağmen çok büyükmüş gibi davranması ve birkaç karakter beni çok uyuz etti ve sinirlendirdi. Zaten bu romanı okuyup da köylünün söylediklerine, davranışlarına sinirlenmeyen birisi yoktur diye tahmin ediyorum. Okuduğum için çok memnun kaldığım ve başka bir zaman okusaydım şu an aldığım zevki alamayacağımı düşündüğüm bir kitap oldu Yaban.

   Umarım bir gün cehalete karşı yapılan bu savaş başarılı olur ve halkımız milli benliklerinin farkına varır.


ALINTILAR


Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey, gamlı ülke! Seni sevip, senin sessiz dramın içinde gömülüp gitmekten korku çekenlere! Taşın, toprağın ne bitmez bir sabır ve mukavemet hazinesidir! İnsan, senin göğsünde ya destani bir kahramanlığa erer ya da ilahi mizaçlı velilerin feragat ve mahviyet derecesine varır.  (Sayfa 66)



-Biliyorum beyim sen de onlardansın emme.
 -Onlar kim?
 -Aha, Kemal Paşa'dan yana olanlar...
 -İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa'dan yana olmaz?  (Sayfa 152)



İlginizi Çekebilecek Yazılar:

Yorumlar