Azra Kohen - Fi Çi Pi | Seri Yorumu

  

Seri Adı: Fi Çi Pi
Kitap Yazarı: Azra Kohen
Yayınevi: Destek
Kategori: Türkiye Roman
Puanım: 2






Fi, Çi ve Pi.
  
  Uzun zamandır bilgisayarı karşıma alıp da bir yorum yazısı yazmadığım geldi aklıma. Klavyeye değen parmaklarım tutukluk yapıyor. O nedenle şimdiden kendisini tekrara düşen, çelişkili bir yorum yazısı okursanız affedin beni. Bu kitap serisiyle ilgili hislerimi öyle ya da böyle dışa savurmak istediğimden kendimi uzun zamandır ara verdiğim blog yazma eyleminin içinde buldum. Dediğim gibi hatam olursa af ola.

  Fi, Çi, Pi serisi çok şey vaat eden ama bu vaatlerini yerine getirmekte pek başarılı olamayan bir seri benim gözümde. Kişisel gelişim olarak geçiyor ama ben kişiyi geliştirecek pek bir tarafını göremedim açıkçası. Kitap farkındalık oluşturmayı, içindeki potansiyeli açığa çıkarmayı vaat ederken bu vaadini çok farklı bir şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Anlatmak istediği şeyi kurguya yoğurarak aktarmak istiyor okuyucuya. Peki, bu konuda başarılı oluyor mu? Ben başarılı olmadığını düşünüyorum.

   Altın orana yani Fi’ye takıntılı psikolog Can Manay bir gün Duru isimli güzel bir kadınla karşılaşır. Duru’nun fiziğindeki ve yüzündeki bu orana hayran olan Manay, Duru karakterine karşı bir takıntı beslemeye başlar. Duru’yu elde etmek için Duru ve sevgilisi Deniz’in hayatına sızmaya başlar. Aslında arka planda bir sürü derin hikâye ve karakter var ama hepsini burada analiz etmeye lüzum yok. Kitaptaki olay örgüsü bu şekilde başlar ve biz de gelişen olayları bu şekilde okuruz.

   İşleyen olay örgüsünün arkasında ise yazar diyaloglar ve karakterlerin kendi düşünceleri aracılığıyla bize felsefi düşünceler sunuyor. İki karakter karşılıklı sohbet ederken sohbet birdenbire felsefi bir anekdota dönüşüyor. Haliyle bu da okuyucuyu kurgudan ve karakterden koparıyor. Olayların gerçeklik öğesi bu şekilde kayboluyor. Kimse karşılıklı oturup durduk yere, bakın altını çiziyorum durduk yere, sistem eleştirisi, din sorgulaması, bilgi felsefesi yapmaz. Bu felsefi ögeler diyaloglara, paragraflara hiç yedirilememiş. Çok aykırı duruyordu bence. Her karakter birer filozof gibi birbirleriyle konuşuyordu ki bu kitap kurgunun ilerleyişi açısından can sıkıcı bir durum.

   Kitap iki şekilde incelemeye alınabilir. İlk olarak kurgu yönünü esas alıp bir roman olarak inceleyebilirsiniz kitabı. İkincil olarak ise felsefi ögeleri baz alarak bir kişisel gelişim eseri olarak inceleyebilirsiniz. Her ikisinde de farklı bir sonuca ve fikre sahip olacaksınız kitap ile ilgili.

   Seriden kitap olarak bahsediyorum siz beni anlayın artık. Bahsettiğim bu unsurlar serinin her kitabı için geçerli, bunu belirteyim.

   Ben Fi’nin ilk önce dizisini izledim. Türkiye standartlarından farklı bir dizi olduğu için ilgimi çekti. Karakterler de ilgi çekiciydi. Azra Kohen’in zaten röportajlarını falan internetten izlemiştim. Konuşmalarını oldukça beğeniyorum. Yazarın ve dizinin etkisiyle kitap serisini aldım ve haliyle bende belirli bir beklenti oluştu. Kitabı okuduktan sonra büyük bir aydınlanma yaşayacağımı hayata karşı bakış açımın değişeceğini düşünüyordum. Kitabı okumadan önce kimsem hala oyum. Kitabı okumadan önceki ideolojim neyse hala o. Kitabı okumadan önce görüşlerim neyse görüşlerim hala öyle. Yani kısacası bu kitap serisi bana hiç yeni bir şey kazandırmadı.

   Kendimi övüyormuş gibi görünmek istemiyorum ama kendisinden emin olan, ne istediğini bilen, düşünce yapısı oturmuş ve etrafındaki olayların farkında olan birisi bu kitaplardan hiçbir şey kazanamaz. Kişisel gelişim okumayı sevmem. Saçma bulurum açıkçası. Bu kitap bence kişisel gelişim diye alınıp okunması gereken bir kitap değil. Size bir şeyler katabilir ama ‘Bir kitap okudum, hayatım değişti’ deyişindeki o kitap olacağını hiç sanmıyorum.

   Bu seriyi bir kişisel gelişim serisi olarak ele alırsam oldukça başarısız olduğunu söyleyebilirim. Yazar bütün düşüncelerini bu seriyle vermeye çalışmış.  Bilgi felsefesi, din felsefesi, siyasi felsefe, ahlak felsefesi hepsi farklı şekillerde serinin içine serpiştirilmiş ama daha öncede ifade ettiğim gibi pek yedirilememiş kurguya bu nedenle başarısız olmuş benim gözümde.

   Bir roman olarak ele alacak olursam yine başarısız bulduğumu söylemem gerek. Yazar anlatmak istediğini okuyucuyu sıkmadan merakta bırakarak anlatmak istediğinden olsa gerek aktarmak istediği düşüncelerini kurgunun arkasına saklamaya çalışarak anlatmaya çalışmış. Ben şahsen kurguyu takip etmek için alıp okuduğum için hiç memnun olmadım açıkçası. Olay örgüsü bu seride bir araçtı bu nedenle çok iyi kurgulanmamıştı. Mantıksız olan, anlaşılamayacak kadar hızlı geçilen birçok nokta vardı benim gözümde. Kitap kurgu olarak beni tatmin etmedi.

   İçindeki düşünceler ve felsefe yoğunluğu olarak en başarılı kitap benim gözümde Pi idi. Okurken başımı sallayıp onayladım birçok geçen düşünceyi. Azra Kohen beni daha önce düşündüğüm, üstüne sorguladığım şeyleri bu kitapta yansıttığı için beni şaşırtmadı ya da beni başka bir konuda düşündürtmedi. Çünkü okuyucuda farkındalık yaratmaya çalıştığı konuları daha önce ben kafamda defalarca istişare etmiştim. Bu nedenle yansıtılan düşünceler ve fikirler bana yeni bir kapı aralamadı. Sadece onayladım.

   Olay olarak ise en başarılı kitap Fi idi. Karakterleri tanımak, onların neyi savunduklarını görmek açısından başarılı bir ilk kitaptı aslında. Kitabın ilk yarısı oldukça güzeldi ama gittikçe olay daha geri planda felsefe daha ön planda olmaya başladığı için ben kitaba ve seriye fazla ısınamadım. Şahsımca yazar kurgu ve felsefe kısmının dozajını ayarlayamamış.

   Çi kitabı klasik bir ikinci kitap olarak geçiş kitabıydı. Olay olarak daha yoğunluktaydı. Yazar anlatmak istediklerinin hepsini Pi de toparlayacağından olsa gerek Çi kitabında yaşananları biraz ilerleterek düşüncelerini aktarmak için uygun bir ortam hazırladı bu kitapta. Zaten serinin en ince kitabı olma açısından tam geçiş kitabı olmuştu.

   Seriyi dediğim gibi kurgusu için okumaya başladım ve kurgusu beni tatmin etmedi. Yine dediğim gibi yazar kurguyu düşüncelerini aktarmak için bir aracı olarak gördüğünden bence başarısızdı. Üstünde fazla durulmamıştı. Kişisel gelişim olarak ele alınabilecek olan kısımlar ise bana yeni bir şey katmadı. Üstüne düşünülmesi gereken yeni konular vermedi. Ya da bende bir farkındalık oluşturmadı. Sizin olduğunuz kişiye göre kitap zaten size bir şeyler katacaktır ya da hiçbir şey katmayacaktır. Bu kitaptan çok sizinle alakalı.

   Yazım tarzını da pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim açıkçası. Özellikle ‘seks’ yerine ‘çiftleşme’ denilmesini çok komik ve saçma buldum. Özellikle ilk kitapta bu şekilde saçma tabirler yer alıyordu ama bana en absürt gelen bu çiftleşme tabiri olduğu için aklımda bu kalmış. Yine ilk kitapta daha çok gözüme çarpan ise konuşma dili. Yazar gelcem, gitçem, etcem tarzı yazmayı tercih etmiş. Ama bu bence çok rahatsız edici bir durum. Ben bu şekilde konuşma dilini, ya da mesajlaşma dilini artık ne diyorsanız, kullanan yazarları ve bu dilin kullanıldığı kitapları pek sevmiyorum ve benim okuma tempomu düşürüyor.

   Bütün bu unsurlar göz önüne alındığında ben bu seriyi sevmediğimi söyleyebilirim. Benim için ‘eh’ kıvamındaydı. Kötü diyemem ama iyi de diyemem. O nedenle serinin geneline 2 puan verdim.


  Dizisi benim için daha güzel. Olaylar daha ön planda olduğu için daha çok ilgimi çekiyor. Kitapla çok aynı ilerlemiyorlar ve açıkçası bu normalde hoşuma gitmeyen bir olay. Ama bu durumda kitaptan ayrı takılması dizinin hoşuma gitti. Umarım kitaptaki mantıksız yerleri değiştirirler dizide.

   Evet arkadaşlar. Uzun bir aradan sonra uzun bir yorum yazısıyla karşıladım sizleri. Hislerimi aktarabildiğim için çok rahatlamış hissediyorum şu an. Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ediyorum, ne diyeyim artık. Bu seriyi okuduysanız eğer düşüncelerinizi, sizlere ne katıp ne katmadığını belirtirseniz sevinirim. Kendinize iyi bakın! Sevgiyle ve kitapla kalın.


İlginizi Çekebilecek Yazılar:

Yorumlar