Tess Gerritsen - Ateşin Şarkısı | Kitap Yorumu
Kitabın;
Adı: Ateşin Şarkısı
Özgün Adı: Playing with Fire
Yazarı: Tess Gerritsen
Yayınevi: Martı
Tür: Gizem, Gerilim
Edebiyat: Amerikan Edebiyatı
Tür: Gizem, Gerilim
Edebiyat: Amerikan Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 304
Goodreads Puanı: 3,86
Etiket Fiyatı: 20 TL
ARKA KAPAK YAZISI
‘’Ona baktığınızda ne görüyorsunuz?’’
‘’Kızım o benim. Tabii ki her açıdan mükemmel olduğunu düşünüyorum.
Fakat…’’
‘’Fakat?’’
‘’Artık ondan korkuyorum.’’
Dört yaşındaki kızının saldırısına uğradığında Julia’nın hissettiği tam
da budur. Genç kadın, dünyalar tatlısı kızı Lily’ye ne olduğunu anlayamaz, ama onu
bu hale neyin getirdiğini biliyordur. Ya da bildiğini sanıyordur.
‘’Her şey o zaman değişti işte. Kâbus o zaman başladı. Incendio’yu ilk
çaldığım zaman. Bu müzikle ilgili bir şey hayatımıza bulaştı ve kızımı, her
gördüğümde kanımı donduran birine dönüştürdü.’’
Julia, bir antikacıda bulduğu Incendio adlı bestenin, kızı üzerinde
ürkütücü etkisinin sırrını çözmek zorundadır. Bu uğurda yalnızlığı göze alıp
yabancı bir şehrin karanlık geçmişine uzanan sokaklarında kaybolsa bile.
YORUMUM
Bloğumu takip edenler Tess Gerritsen’ı özellikle de Rizzoli
Isles serisini ne kadar çok sevdiğimi biliyorlardır diye düşünüyorum. Ne yazık
ki Tess Gerritsen’ın Rizzoli ve Isles serisi dışındaki kitaplarını pek
beğenmiyorum. Çünkü bana hep aynı çizgi üzerinde ilerliyor gibi geliyorlar.
Tabi yakın zamanda çıkardığı tek kitapları saymıyorum. Mesela Yörünge. Tüm
zamanlar favorilerimden birisi. Ve bir de bu yazımda sizlere bahsedeceğim:
Ateşin Şarkısı. Bana birçok değişik duyguyu aynı anda yaşattı. Tess Gerritsen’ı
neden bu kadar çok sevdiğimi hatırlattı. Beni bu kadar çok heyecanlandıran pek
nadir yazar vardır.
Kitap çift zamanlı
olarak ilerliyor. İlk olarak Julia isimli bir karakterimizin Roma’ya yaptığı
gezide bir antikacıdan aldığı eski bir valsla olan macerasını okuyoruz. Julia
bu valsi ne zaman çalsa üç yaşındaki kızı ona saldırıyor. Julia da valsin
lanetli olabileceğini düşünüyor ve valsin İkinci Dünya Savaşına kadar uzanan
Yahudi soykırımıyla ilintili olan öyküsünü araştırmaya başlıyor. İkinci hikâye
tam da burada başlıyor. İkinci zamanda ise bu Incendio isimli valsin bestecisi
Lorenzo’nun hikâyesini ve tabi ki valsin ortaya çıkma hikâyesini okuyoruz.
Çift zamanlı
ilerleyen kitapları ve bu anlatılan iki farklı hikâyenin orta noktada buluşması
benim çok sevdiğim bir olaydır. Ama nedense bu kitapta bu iki farklı hikâyenin
tam kaynaşamadığını hissettim. Lorenzo’nun hikâyesiyle Julia’nın hikâyesi
arasındaki tek bağlantı vals. Bunun dışında hiçbir şekilde bağdaşılamayacak iki
hikâye ve ne yazık ki ben bu tek ortak noktanın iki hikâyeyi pek de iyi
bağladığını düşünmüyorum. İki farklı kitabı tek bir baskıda okumuşum hissini
bir türlü üzerimden atamadım.
Lorenzo’nun hikâyesine
biraz daha değinmek istiyorum çünkü onun hikâyesi benim bu kitapta okuduğum en
keyif aldığım kısımlardı. Lorenzo İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’nın
Yahudi mahallesinde yaşayan çok yetenekli bir kemanisttir. Tahmin edersiniz ki İkinci Dünya Savaşı
sırasında bir Yahudi olduğu gerekçesiyle yaşadığı şehirden kovuluyor. Lorenzo’nun
hikâyesinin en can alıcı noktası tam da burada başlıyor ama bunu anlatmam
spoiler olacağı için bahsetmeyeceğim. İkinci Dünya Savaşı benim çok hâkim
olduğum bir konu değil ve açıkçası şimdiye kadar çok da ilgimi çekmemişti. Bu
konu üzerine de daha önce hiçbir şey okumamıştım. Bu kitapta Lorenzo’nun
yaşadıklarını okumak özellikle San Sabba’da yaşananları okumak tüylerimi diken
diken etti. Neyse daha fazla bahsetmeye devam edersem büyük ihtimalle kendimi
tutamayıp spoiler vereceğim.
Kitabın Julia’nın hikâyesiyle
olan kısma gelelim bir de. Bu kısmı beni etkilemedi ve çok da merakta
bırakmadı. Evet, sonunu tahmin edemedim ki ben zaten en tahmin edilebilir
sonları bile tahmin edemeyen bir insanım. Julia’nın hikâyesi Lorenzo’nun hikâyesinin
anlatılması için bir bahaneymiş gibi geldi. İçinde gerilim ya da bir gizem
olmazsa sanki bir Tess Gerritsen romanı olmayacakmış gibi bir düşünceyse araya
katılmış gibi hissettim, bilmem kendimi açıklayabildim mi?
Kitabın sonunu çok
beğenmedim. Kitap boyunca bir balonun içine hava üflenip o balon şişirildi ve
ben kitabın sonunda o balonun patlatılıp beni şaşırtmasını bekledim. Ama tam
tersine kitabın sonlarına doğru balonu serbest bıraktılar ve yavaşça söndü. Çok
beni şok eden, şaşırtan bir son olmadı. Ama dediğim gibi asıl ilgilendiğim ve
beni çeken kısım Lorenzo’nun kısımlarıydı o nedenle Julia’yla ilgili son beni
çok hayal kırıklığına uğratmadı.
Incendio isimli
bestenin çıkış hikâyesi ve birkaç küçük nokta gerçekten beni çok tatmin etti ve
etkiledi. Toparlayacak olursam Julia’nın
hikâyesinin Lorenzo’nun hikâyesine göre daha sönük kaldığını ve bu iki farklı hikâyenin
birbirine yeteri kadar iyi yedirilmediğini tek hikâye haline iyi bir şekilde
getirilmediğini düşünüyorum. İkinci
Dünya Savaşı konusuna ilginiz varsa okuyabilirsiniz. Ama öyle savaşı ya da
savaş sırasındaki psikolojik durumları incelemek istiyorsanız Ateşin Şarkısı
iyi bir seçim değil. Tarihi kurgu niteliğinde olduğu için size pek bir şey
öğretmeyecek eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsanız.
Yoğun bir dönemdeyseniz
kafanızı dağıtmak ve gerçek dünyadan bir süreliğine uzaklaşmak istiyorsanız
Ateşin Şarkısı’nı öneririm. Tess Gerritsen’ın müthiş yazımıyla sürüklenecek ve
sayfaların ne kadar hızlı aktığını fark etmeyeceksiniz bile.
ALINTILAR
Sen çalarken ruhunun
ruhuma şarkı söylediğini hissettim.
Kendi inancım bu.
İnanmak zorundayım yoksa geriye umut edecek bir şey kalmaz ve ben umut olmadan
yaşayamam. (Sayfa 163)
Nereye gittiğini
göremiyorsan, varacağın yer neresi bilmiyorsan, geçen her saat sonsuzlukmuş
gibi gelir. (Sayfa 227)
İlginizi Çekebilecek
Yazılar:

Yorumlar
Yorum Gönder