Jose Mauro de Vasconcelos - Güneşi Uyandıralım (Zeze #2) | Kitap Yorumu

Kitabın;
Adı: Güneşi Uyandıralım
Ait Olduğu Seri: Zeze #2
Özgün Adı: Vamos Aquecer O Sol
Yazarı: Jose Mauro De Vasconcelos
Yayınevi: Can
Tür: Klasik, Çocuk
Edebiyat: Portekiz Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 273
Goodreads Puanı: 3,92
Etiket Fiyatı: 22 TL




ARKA KAPAK YAZISI

Şeker Portakalı’nın sevimli küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki şeker portakalı fidanı da yok artık; ama bu kez sevgili bir Kurbağa’sı var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile onu evlat edinmiştir. Ama Zeze, babalığının iyi niyetli davranışlarına bir türlü karşılık verememektedir. Evdeki tek dostu, aşçı Dadada’dır. Bir de düşlerindeki, yeri hiçbir zaman hiçbir şeyle doldurulamayacak olan, yüreğine sokulup yerleşen Kurbağa’sı ve filmlerde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcı Maurice Chevalier vardır. Çok parlak bir öğrencidir Zeze. Şimdi ergenlik dönemindedir; sinirlidir, huysuzdur. Üstelik sırılsıklam âşıktır.

Şeker Portakalı’nın devamı olan Güneşi Uyandıralım’la Zeze’nin serüveni bitmiyor. Bir delikanlı olarak Delifişek’te bir kez daha karşımıza çıkıyor.


UYARI! BU YORUM, ŞEKER PORTAKALI (ZEZE #1) KİTABI İLE İLGİLİ SPOILER İÇERMEKTEDİR.


YORUMUM

Şeker Portakalı’nda tanıştığım ve o kitabı okuduktan sonra aklımdan çıkmayan Zeze’nin büyümüş halini konu alan Güneşi Uyandıralım’ı okuma konusunda çekincelerim vardı. Okumayı da bu yüzden geciktirdim. Zeze’nin kendisi gibi acıları da büyüyordu kitabın arka kapağına göre. Beş yaşında ölümle tanışmış olan Zeze daha büyük hangi acılarla yüzleşebilirdi ki? Sevgili Portuga’sını kaybeden küçük Zeze, aklımın ucundan bir saniye dahi gitmezken okumaya başladım kitabı.

   Zeze büyümüştü, içindeki küçük çocuğa rağmen büyümüştü. Zengin bir aileye evlatlık verilmiştir. İyi bir yerde eğitim görmektedir ve piyano dersleri almaktadır. Her şeye sahiptir. Bir şey hariç: Sevgi. Şeker portakalının kesilmesinin ve Portekizli’nin ölmesinden sonra sevgiyi unutan Zeze’nin bu macerada yeni bir dostu vardır. Bir cururu kurbağası olan Adam.  Adam, Zeze’nin yüreğine girecek ve artık ona ihtiyaç duymayacağı süreye kadar yüreğinde kalacaktır.

   Yer yer Zeze’nin haylazlıklarına ve yaptıklarına anlam veremesem de eğlendiğim bir kitap oldu. Hatta bunca zamandır beklettiğim için kendime dahi kızdım. Yer yer beş yaşındaki Zeze’yi, Portekizli’yi, şeker portakalını ve hatta Zeze’nin ablasını, Gloria’yı, özlesem de Adam,  Zeze’nin babası kabul ettiği hayal ürünü olan Maurice ve Peder Feliciano bu özlemimi yitirmemi sağladı bile diyebilirim. Çoğu yerde 12 yaşındaki Zeze’yle ne kadar ortak noktamız var, diye düşündüm. Kendimden bir parçayı bu kitapta buldum.

  Kitabın başlarını ve sonlarını çok sevdim. Yani ortalarında sıkıldım anlayacağınız. Şeker Portakalı’nda olduğu gibi beni oradan oraya sürüklemedi. Zeze’nin büyüdüğünü çok net bir şekilde hissettim. Ama Peder Feliciano gibi ne zaman Zeze ve düşünceleriyle baş başa kalsam o düşüncelerinde beş yaşındaki Zeze’nin kırıntılarına rastladım.

   Kitapta beğenmediğim tek unsur ‘aşk’ olabilir. Kitabın arkasında ‘üstelik sırılsıklam âşıktır’ ibaresinden ötürü kitabı okuduğum müddet boyunca bir aşk yaşanmasını bekledim ve bu beklediğim aşk kitabın sonlarında geldi. O da çok uzun sürmeyen bir serüvendi. Spoiler vermek istemediğim için şu an aklımdan geçen cümleyi aklımda tutup dışarıya çıkarmayacağım ama bence gereksiz bir olaydı. Yani gereksiz değil ama fazla abartıldığını düşünüyorum. Belki de aşk olayını yazar kısa kestiği için çok anlatmadığı için böyle düşünüyor olabilirim.

  Onun dışında kitabın dokuzuncu bölümü olan ‘’Cururu Kurbağam’’ isimli bölüm beni en çok etkileyen kısım oldu. Gözyaşlarımı tutamadım gerçekten. Sırf o son bölüm için, o bölümün yaşattıkları için koca kitabı okumama değdiğini düşünüyorum.

  Şeker Portakalı’nı okuyan herkesin bu kitabı okuyarak Zeze’nin maceralarına devam etmesini öneriyorum. Bu seriyle ve bu karakterle tanışmadıysanız bir an önce ilk kitabı alıp tanışmalısınız. Herkes Zeze’de kendisinden bir parça görecektir. En azından ben öyle düşünüyorum.


ALINTILAR

Küçüğüm, hayat böyledir. İnsanlar hep çekip giderler. Yürek unuttuğundan ve pişmanlıklar öldüğünden değil. Birtakım şeyler, sevecenliğimizde kalmayı sürdürür hep. Ama insanlar gerektiği anda gitmek zorundalar.


İnsanları sevmekten pek hoşlanmıyorum da. Sevdim mi de, ölmelerinden korkuyorum.


"Tanrı'nın güneşi bu denli güzelse sen bir de ötekini düşün."
Nutkum tutulmuştu.
"Hangi öteki güneşi, Adam? Çok büyük olan bunu tanıyorum bir tek."
"Daha da büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum. Yüreğimizde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde uyandırdığımız güneşten."

Yorumlar

  1. Ah ne güzel yorumlamışsınız bu güzel kitabı🌸 Blogunuzu gördüm, takibe aldım hemen. Bugün ben de yorumunu yazdım bloguna❤


    Eğer bakmak, göz atmak isterseniz, veya bana verebileceğiniz öneriler var ise, bir bakın derim bloguma🌸🌸



    freemys.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim güzel düşüncelerin için :) Senin bloğuna da hemen bakıyorum. Sevgiyle kal!

      Sil

Yorum Gönder