Jose Mauro de Vasconcelos - Şeker Portakalı (Zeze #1) | Kitap Yorumu
Kitabın;
Adı: Şeker Portakalı
Ait Olduğu Seri: Zeze #1
Özgün Adı: O Meu Pe De Laranja Lima
Yazarı: Jose Mauro de Vasconcelos
Yayınevi: Can
Tür: Klasik, Çocuk
Edebiyat: Portekiz Edebiyatı
Edebiyat: Portekiz Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 184
Goodreads Puanı: 4,34
Benim Puanım: 5
Etiket Fiyatı: 17,5 TL
ARKA KAPAK YAZISI
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve
heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece
kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos’un
başyapıtı Şeker Portakalı, ‘’Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun
öyküsü’’ dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında
yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos’un
çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik
değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze’nin başından
geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı ‘’Yirmi
yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını’’ söyler.
Aydın Emeç’in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker
Portakalı’nın başkahramanı Zeze’nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın
Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz. 
YORUMUM
Bilen bilir; öyle her kitaba puan vermem, veremem ben. Ya
çok beğendiğim kitapları puanlarım ya da hiç beğenmediklerimi. Şeker Portakalı
öyle bir kitaptı ki benim için ‘çok beğendim’ tanımı yetersiz kalır. Küçük
Prens’ten bile daha çok sevdim! Buraya çok sevdim, bayıldım, mutlaka alın
okuyun demekten başka ne diyebilirim bilmiyorum. 
   Kitap, arka
kapağında ve kitabın en başında yazdığı gibi günün birinde acıyı keşfeden küçük
bir çocuğun öyküsünden oluşuyor. Küçükken Şeker Portakalı’nı hiç duymamış
olmam, kimsenin bana ‘Al bu kitabı oku’ dememesi büyük bir talihsizlik gibi
hissediyorum. Belki de bana bu kadar inanılmaz duygular yaşattırabilmesi için
benim bu kitabı okumayı bekletmem gerekliymiş.  
   Zeze, fakir ve
kalabalık bir ailenin küçük çocuğu. Gerçek yaşı 5, yalancı yaşı 6. Oldukça
akıllı ve zeki olmasına rağmen her çocuk gibi bilgiye aç, meraklı ve haylaz.
Bazen zekâsına eklenen haylazlığından ötürü yaramazlık yapıyor ve bu
yaramazlıklarından ötürü ailesi tarafından dövülerek cezalandırılıyor. En acısı
da bu sanırım benim için. 5 yaşındaki bir çocuğu dayakla terbiye etmeye
çalışmak.
   Zeze’nin
yaşadıkları bana o kadar gerçekçi geldi ki. O çocuksu masumiyetinin yanı sıra
yaşadıklarının getirdiği bilgiçlik ve olgunluk ruhuma o kadar işledi ki okurken
yaşadım. Zeze dövülürken atılan dayaklar bana atılmış gibi hissettim. Canım
yandı. Böyle duyguları okuruna hissettirebilen kaç kitap, kaç yazar vardır?
Zeze’yle yürüdüm; onunla koştum, güldüm, eğlendim ve ağladım. Okurken ben, Zeze
oldum.
   Çocuk kitabı diye
geçiyor çoğu yerde ama hayır. Bu kitaba çocuk kitabı demek çok eksik kalır.
Çocuklardan çok yetişkinlerin okuması gereken bir kitap kesinlikle. Bir
zamanlar neden yasaklandığını da anlamış değilim. Ben bunu okuduğum süre
boyunca millet gelip bana ‘’Aa yasaklı kitap okuyorsun,’’ deyip durdu. Neden
yasaklandığını anlamamıştım, okudum ve yine anlamıyorum. Zaten böyle bir eserin
yasaklanmış olmasının hata olduğu anlaşıldı herhalde yasak kalktığına göre. 
   O kadar net bir
şekilde dile getiriyorum bunu: Bu kitabı okuyup da etkilenmeyen kişi
duygusuzdur. 
   Kendimi tekrar
etmekten başka ne diyebilirim bilmiyorum. Gerçekten hissettirdi bu kitap bana.
Yaşananları, gerçekleri hissettirdi. Bizim ülkemizde dâhil dünyada nice Zezeler
olduğunu hatırlattı bana. 
   Kitabın sonlarını
okulda okumak gibi büyük bir hata yaptım. Eğer sürekli, okumam sevgili sınıf
arkadaşlarım (!) tarafından bölünmeseydi ağlayacaktım. Gözlerimin dolduğu ama
okul sırasında oturduğum için gözyaşlarımı içime akıttığım o kadar sahne oldu
ki. İleride bu kitabı mutlaka tekrar okuyacağım. Eminim bir sonraki okuyuşumda
da ilk defa okumuşum gibi aynı şeyleri hissedeceğim.
   Bu kitap bir
zamanlar yasaklandı diye alıp okumayan birçok kişi var. Ama mutlaka alıp
okuyun. Yaşınız kaç olursa olsun bence bu kitabı büyük bir zevkle
okuyacaksınız. Zeze’yi ruhunuzun en derinlerinde hissedeceksiniz.
   Başka ne
diyebilirim bilmiyorum. Alın; okuyun, okutturun. 
[Aslında bu kitaba bir yorum yazamayacağımı, yazmayı
beceremeyeceğimi biliyordum. Yine de beni ne kadar etkilediğini sizlerle de
paylaşmak ve bu kitabı birinci ağızdan tavsiye etmek istedim. ]
ALINTILAR
Kimseden hiçbir şey
beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.
Şimdi acının ne
olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede
dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi.
Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana
çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
Evet, yapacağım bunu.
Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak
değiş! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün
büsbütün ölecek.

Yorumlar
Yorum Gönder