Jose Saramago - Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş | Kitap Yorumu
Kitabın;
Adı: Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Özgün Adı: As Intermitencias da Morte
Yazarı: Jose Saramago
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Tür: Büyülü Gerçekçilik
Edebiyat: Portekiz Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 204
Goodreads Puanı: 3,96
Etiket Fiyatı: 20 TL
ARKA KAPAK YAZISI
Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay
gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç
kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini
hayal kırıklığı ve kaosa bırakır.
İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir
yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından
ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının
getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir
kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner.
Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili
tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli
bir biçimde işleyen Jose Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran
kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi
bitiriyor: ‘’Ertesi gün hiç kimse ölmedi.’’ 
YORUMUM
Ölümsüzlük, bir dakika bile olsa her insanın düşündüğü bir
durumdur. İnsanlar ölümsüzlüğe ulaşabilmek için yıllarca uğraşmışlar hatta
simya adı altında çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmaların sonucunda da
günümüzde dahi kullandığımız medikal buluşlar ortaya çıkmıştır. Ölümsüzlük
fikri, insanlara sadece bilim adı altında değil sanat adı altında da ilham
vermiştir. Okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz dizi ve filmlerde ölümsüzlük
konusu sıkça işlenmiştir. Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş da ölümsüzlüğün konu
edildiği kitaplardan sadece bir tanesi.
   Okuduğumuz diğer
kitaplardan farklı olarak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’da Jose Saramago ölümsüzlüğü
çok gerçekçi bir üslupla ele alıyor. Ölüm yaptığı işe ara veriyor ve bu zamanın
durduğu anlamına gelmiyor. İnsanlar yaşlanmaya devam ediyor, onları bekleyen
ise ebedi yaşlılık ve ıstırap oluyor. Kulağa belki de hoş gelen ölümsüzlük
fikri bu kitapla birlikte yüzümüze acı bir gerçeklikle çarpıtılıyor.
   Kitabın iki
bölümden oluştuğunu söyleyebiliriz. İlk bölümde insanlar aniden ölmeyi
bırakıyor. Bu adı kitapta geçmeyen ülkede büyük bir sevince sebep oluyor.
İnsanlar sevdiklerinden ayrılmayacakları için mutlu, sevinçli. Daha sonra bu
sevinç yerini üzüntüye, acımaya ve tabi ki kaosa bırakıyor. Ölümsüzlüğün
ardından bir sürü politik ve tabi ki dini sorun patlak veriyor. Bu olayı hemen
benimseyip çıkar oluşturan ve çıkarlarını korumaya çalışan bir grup ortaya
çıkıyor haliyle. Ölümsüzlük olsaydı gerçekten yaşanırdı bütün bunlar
diyebileceğimiz şekilde gelişiyor olaylar. 
   Daha sonra oldukça
tuhaf bir şekilde ölüm bir süreliğine ara verdiği işine geri dönüyor ve ölüm
tekrar yürürlüğe giriyor. Ansızın ölmesi gereken ama ölmeyen bütün insanlar
aynı anda ölüyor ve ülke başka bir kaosa sürükleniyor. Daha sonra yazar ‘’Keşke
öleceğimiz zamanı bilseydik,’’ diyen insanlara cevap niteliğinde ölümün
insanlara mektup göndererek ölecekleri tarihi bildirmesi olayını yazıyor ve
aslında öleceğimiz zamanın bilmemenin bizim için en iyisi olduğunu böylelikle
anlatmış oluyor. 
   Jose Saramago’nun
oldukça değişik bir yazım tarzı var. Kitabı ilk elime aldığımda içinde hiç
diyalog geçmemesi gözümü bir hayli korkutmuştu. Ama okudukça içinde konuşma
geçtiğini yalnızca yazarın bu diyalogları art arda sıralanmış cümleler halinde
paragraflar içine gizlediğini fark ettim. İlk başta bu durum beni zorlamıştı.
Hangi cümle kime ait pek çıkaramamıştım ama daha sonra bu yazım tarzına alıştım
ve alıştıkça da Jose Saramago’nun kullandığı bu teknik hoşuma gitti. 
   Paragraflar süren
uzun cümleler vardı ama bu uzun cümleler anlaşılamaz derecede karışık değildi. Bu
neredeyse paragraflar kadar süren uzun cümleler benim için okumayı ayrı bir
şekilde keyifli kıldı. Jose Saramago’yla tanışma kitabımdı ve yazarın yazış
tarzını beğendiğimi söylemem gerek. 
   Kitabın konusu
oldukça ilgi çekiciydi ve konuyu farklı bir şekilde ele alması da ayrı yeten
ilgi çekicilik veriyordu. Kitabın ilk bölümünü oldukça yavaş ve uzun sürede
okudum. İkinci kısmını okumak benim için daha kısa sürdü ve yazarın diline
alıştığım için okunması daha kolay oldu. Buna rağmen ben ilk kısmını yani ölümsüzlüğün
olduğu kısımları okurken daha çok zevk aldım. Ölüm tekrar geldiğinde, yukarıda
da bahsettiğim gibi ölümün insanlara mektup vererek ölecekleri tarihleri
bildirmesi ilk başta bana çok saçma gelmişti. Bitirdikten sonra gözüme o kadar
saçma gelmedi tabi ki. 
   Aynı zamanda
kitabın sonunu ve anlatılan onca şeyin toparlanma şeklini hiç beğenmedim.
Spoiler niteliği taşıyacağı için çok bahsetmeyeceğim ama kitabın en sonunda
yaşanan olaylar ‘’Bu muydu yani?’’ dememe sebep oldu. Belki de yazar o sonla
bize bir şeyler anlatmak istemiştir ama ben pek o sonu kavrayamadım sanırım. 
   Bence bu kitap, her
okuyuşta farklı anlamlar çıkarabileceğimiz kitaplardan birisi. Üzerine
düşünülecek ve derin anlamlar, hicivler çıkartabileceğimiz birçok nokta var.
Ben hatta bazı düşünceleri okurken oldukça keyif aldım. Okuduğum esnada okumamı
yarıda kesip o okuduğum cümle hakkında uzun uzun düşündüm ki bu çok yaptığım
bir şey değil.
   Kitabın sonunu
saymazsak ben oldukça beğendim. Gerek Jose Saramago’nun anlatımı gerekse ele
alınan konunun işleniş biçimiyle Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş benim severek
okuduğum bir roman oldu. Sonu beni pek tatmin etmese de yine de okuduğum için
oldukça memnunum. Ölüm ve tabi ki ölümsüzlük üzerine Jose Saramago’nun kitabın
içinde yaydığı felsefi düşünceler de beni ayrıca düşünmeye sevk etti. Bu
kitabın bir diğer iyi yönü ise Jose Saramago gibi değerli bir yazarla beni
tanıştırmış olması.
   Eğer Jose Saramago’nun
yazım tarzı sizi korkutmuyorsa bence okumanız gereken bir kitap. Yalnız size
önerim çok yoğun olduğunuz dönemlerde okumamanız yönünde. Ancak o zaman kitabın
tadını tam anlamıyla çıkarabilirsiniz.
   Çok ciddi bir yorum
yazısı mı oldu, ne? Kitabı okuyanlarınız varsa yorum kısmına beklerim. Spoiler
vermeden o sonun ne anlam taşıdığını kavrayanınız varsa beni aydınlatırsa çok
memnun olurum gerçekten. 
ALINTILAR
...ölüm anı tüm
anların en kısasıdır, bir iç çekilir ve tamam, bir benzetme yapmak gerekirse,
bu olay kimsenin üflemesine gerek kalmaksızın kendi kendine sönen bir muma
benzetilebilir. (Syf. 68)
Hayat böyleydi işte,
kaşıkla verir verir ve sonra bir gün kepçeyle verdiklerinin tümünü geri alırdı.

Yorumlar
Yorum Gönder