Hüseyin Rahmi Gürpınar - Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu | Kitap Yorumu


Kitabın;
Adı: Evlere Şenlik, Kaynanam Nasıl Kudurdu
Yazarı: Hüseyin Rahmi Gürpınar
Yayınevi: Papersense
Tür: Klasik
Edebiyat: Türk Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 168
Goodreads Puanı: 3,0

Etiket Fiyatı: 19 TL




TANITIM BÜLTENİ

Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu, Gürpınar’ın ve dönemin farklı romancılarının klasik şablonunun aksine bu sefer yaşlı kadın - genç erkek ilişkisini anlatıyor. Eşini kaybetmiş orta yaş üstü bir kadının genç bir avukatla evlenme isteği, aile üyeleri tarafından engellenir. Vodville orta oyunu arasında gidip gelen eğlenceli ve sürükleyici bir Gürpınar romanı.



YORUMUM


Bugün sizlere uzun zamandır yorum yazısını yazmak için çırpındığım ama klavyeye değen parmaklarımın sebepsizce tutulduğu kitap olan Evlere Şenlik, Kaynanam Nasıl Kudurdu isimli kitaptan bahsedeceğim.

   Kitabın mükemmel baskısına değinmeden içeriğine geçmek ayıp olacaktır. Papersense Hüseyin Rahmi Gürpınar Külliyatının baskıları o kadar kaliteli ve kitaplıkta o kadar güzel görünüyor ki bütün kitapları toplamak istiyor insan. Deri kapağı kitabı elinize aldığınızda çok hoş bir his veriyor. İç kapağının tasarımı ise oldukça şık. Kitabın sayfalarını çevirirken buram buram emek kokuyor. Osmanlıca’dan çevirmek oldukça zor bir iş olsa gerek. Uğraşıp bize bu kadar güzel baskıda bu kadar güzel eserler taşıyan Papersense’e çok teşekkür ediyorum.

   Kitabı, Osman Zihni Bey’in bakış açısından okuyoruz. Osman Zihni Bey’in kaynanası kendisinden yaşça küçük bir avukata gönül vermiş ve kocasından kalan bütün serveti o avukata yedirmenin derdinde. Bu sevda, kaynananın gözünü o kadar köreltmiş ki onun bu durumuna üzülen kızını ve kendisine kin besleyen oğlunu görmezden gelmekte ve hatta sevdalısı olduğu avukatın gönlünü hoş tutmak için kızı, oğlu ve damadını silmeye dünden razıdır. Harun, kaynanamızın sözsüz bir savaşta olduğu oğlu, bu işe bir an önce müdahale etmek istemektedir çünkü gönlünü bir güzele kaptırmış ve evlenmek istemektedir. Annesi hakkında dönen dedikodulardan ötürü ise bu evlilik olası görünmemektedir. Osman Zihni Bey, eşi ve Harun kafa kafaya verip kaynanamız Makbule Hanım’ın bu azgınlığına ya da tabir-i caizse ‘kudurukluğuna’ bir çare bulmaya çalışmaktadırlar.

   Şimdi ben size kitabın konusunu biraz ciddi bir şekilde aktardım ama bu konuyu ilk duyduğumda temposu yüksek ve beni güldürecek tarzda eğlenceli bir kitap olduğunu düşünmüştüm. Kitapta güldüğüm bir yer olmasa da oldukça eğlenerek okuduğumu söylemem gerek.

   Kitabın içindeki olaylardan ziyade yazarın yazımıyla ilgili birkaç söz etmek istiyorum. Kitabın ortalarında bir yerde olay tam gaz devam ederken aniden kitap kesiliyor ve araya yazar girip bize adeta bir köşe yazısı kıvamında, içinde bulunduğu dönemle ve zihniyetle ilgili serzenişte bulunuyor. Bu da haliyle kitaptan kopukluğa sebep oluyor. Olayın aniden kesilmesi ve yazarın olayla tamamen alakasız düşüncelerini bizimle paylaşmasını oldukça yersiz ve rahatsız edici buldum. Hani, olaylarla ya da karakterlerin kişilikleriyle ilgili bir şeyler anlatsa bize, amenna. Bir ara yazarın bu düşüncelerini ana karakter Osman Zihni Bey’in ağzından duyuyoruz ve Osman Zihni Bey’in eşinin “Bey, yine nereden nereye coştun? Biz kendi derdimize bakalım, canım…” demesiyle de yazarın yaptığı bu teknik hatanın farkında olduğunu anlıyoruz.  

   Dili oldukça hafif bir kitaptı. Ağırlıklı olarak diyaloglar hâkimdi ve bu okunmayı daha kolay hale getirdi. Kitabın içerisindeki eski Türkçe kelimelerin yoğunluğu birçoğunuz için okumayı güçleştirebilir ama kesinlikle ne demek istendiğini anlamayacağınız kadar yoğun bir eski Türkçe kullanımı yok. Kullanılan çoğu kelimenin anlamını bilmesem de yazarın bize anlatmak istediğini net bir şekilde anladım.

   Kitabın başları temposu düşük ilerlerken aniden birbiri ardında olaylar cereyan ediyor ve kitabın bir sonraki sayfasında neler olduğunu öğrenebilmek için hızlı hızlı okumaya gayret ediyorsunuz. Kitabın sonu birkaç husus dışında beni oldukça tatmin etti. Hatta öyle bir yer geldi ki kendi kendime gülüp ‘’Bu kitabın ismi de cuk diye oturmuş’’ dedim.

   Kitabın karakterlerinin tiplemelerini de oldukça yerinde ve başarılı buldum. Mesela hurafelere ve batıl inançlara inananlar, ahlak ve namusa büyük ölçüde önem verenler gibi tiplemeler bize kitabın yazıldığı dönemde yaşayan toplumda yer alan (gerçek kişi) tiplemeler(iy)le ilgili ipuçları veriyor.

   Ben Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın dilini oldukça beğendim. Kitap listemde de zaten yazarın bazı kitapları mevcuttu ama anlar mıyım anlamaz mıyım korkusuyla bir türlü alamıyordum. Bu kitaptan sonra yazarın diğer kitapları listemde birkaç sıra üste taşındı. Yazının başında da dediğim gibi kitabın baskısı çok hoş ve kitaplıkta çok güzel bir görüntü sergiliyor. Bu külliyatın hepsini toparlayabilirsem ne kadar güzel bir görüntü oluşabilir, ancak tahmin edebiliyorum!

   Nasıl bir yazı oldu hiç fikrim yok, cümleleri gereğinden fazla uzattım galiba. Böyle bir kitaba böyle bir yorum yaraşır diye düşünüp biraz karışık yazdım galiba. Her neyse, umarım sıkılmadan okumuşsunuzdur! Zaten çok karışık olduğu için yazının bir kısmını sildim. Yazdığım bazı cümleleri ben bile anlamadım.

   Okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle! Hoşça kalın!


Yorumlar