Oğuz Atay - Günlük | Kitap Yorumu



Kitap Adı: Günlük
Kitap Yazarı: Oğuz Atay
Yayınevi: İletişim
Tür: Günlük, Anı

Edebiyat: Türk Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 287
Goodreads Puanı: 4,31
Etiket Fiyatı: 23,50 TL




ARKA KAPAK YAZISI

Oğuz Atay'ın edebiyatla ilgili herkes için sürekli merak konusu olmuş günlüğünün bütünü. ''Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız'' sözleriyle başlayan Günlük boyunca okur, yazarın son yıllarındaki yalnızlığını paylaşmakla kalmıyor, Oyunlarla Yaşayanlar'ın oluşum sürecini adım adım izliyor, bir edebiyat laboratuvarındaymış gibi.


YORUMUM

Kitabı bitirmemim üzerinden bir saat dahi geçmeden oturmuş bir yorum yazısı yazmaya çalışıyorum. Kısa bir yazı olmasını planlıyorum. Yanlış bir şey söylerim korkusuyla fazla bir şey söylememek istiyorum.

Ablam beni şehrimizde bulunan tek kitap kafeye götürmüştü. Kitap almak aklımda yoktu ama o küçük, kitap ve kahve kokulu dükkanda kitaplara bakmadan duramadım haliyle. Çok güzel bir atmosferi vardı. Oğuz Atay'ın Günlük'ünü elime aldım ve birkaç sayfasına bakayım dedim. Kitabın iç tasarımı beni hemen kendisine çekti. Kitabın sağ tarafında Oğuz Atay'ın kendi el yazısıyla yazılmış halini okurken günlüğünün, sol tarafında ise bunu normal dijital ortama çekilmiş halini okuyoruz. Aynı zamanda kitabın en son kısmında Albüm adı verilen kısmında yani Oğuz Atay'ın fotoğrafları da bulunuyor. Ablam kitaba gözlerimden kalpler fışkırarak baktığımı görünce sağ olsun kitabı bana aldı ve hemen oturup okumaya başladım. Kitabı Oğuz Atay'ın el yazısından takip etmeye çalıştım ama bu konuda pek başarılı olamadım maalesef. Zaten kitap 287 sayfa ama dediğim gibi her iki sayfasında da aynı şeyler yazıyor. Birisi Oğuz Atay'ın el yazısıyla diğeri ise dijital harflerle. Bu nedenle kitabın sayısını yarıya indirirsek 144 sayfa okunacak yer var kitapta.

Kitabın ilk başları benim de çok sevdiğim bir kitap olan Tehlikeli Oyunlar kitabından bahsediyor. Zaten bu kitapta Oğuz Atay kendi hayatını yazmaktan çok yazdığı kitapların tasarılarını yazmış. Her ne kadar Oğuz Atay'ın hayatını konu edinen bir kitap okumayı beklemiş olsam da Oğuz Atay'ın kitaplarını tasarlarkenki düşüncelerini, karakterlerin iç yapısı ve oluşumlarını Oğuz Atay'ın bizzat kendi kaleminden okumak da bana ayrı bir tat verdi. Dediğim gibi kitabın ilk başları Tehlikeli Oyunlar'dan bahsederken ortalarına doğru Oyunlarla Yaşayanlar kitabından bahsedilmeye başlandı. Hatta kitabın yarısını Oyunlarla Yaşayanlar kaplamış diyebilirim. Eğer Oyunlarla Yaşayanlar'ı okumamış olsaydım oldukça sıkılacağımı düşündüm. Bu nedenle bu kitabı okumak gibi bir planınız varsa önceden Oğuz Atay'ın eserlerini okursanız sıkılmazsınız diye düşünüyorum. Kitabın sonlarına doğru Eylembilim isimli kitap hakkında tasarılara yer verilmiş ki ben Oğuz Atay'ın bu kitabını -henüz- okumadığım için ilk başta kafam karışmıştı ve anlamamıştım o kısımları. Daha sonra Eylembilim kitabına ait olduklarını anlamıştım. Kitapla ilgili çok sevdiğim şeylerden birisi de Oğuz Atay'ın kendi kitaplarının yanı sıra edebiyatla ilgili düşüncelerine de yer vermesiydi günlüğünde. Halit Ziya, Kemal Tahir ve daha nice sanatçılarla ilgili bir sürü şey yazılıydı. Yanılmıyorsam Oğuz Atay'ın Franz Kafka üzerine düşündüğü şeyler de yer verilmişti bu da dikkatimi çekmişti. Bunları okumak da bana apayrı bir zevk verdi. Sevdiğim yazarın bir başka sevdiğim yazar hakkındaki düşüncelerini okumak beni ne kadar mutlu etti, tahmin edebilirsiniz diye düşünüyorum.

Günlük başlı başına beni eğlendiren ve okumaktan zevk aldığım bir kitap oldu. Oğuz Atay hiç okumamışsanız bu kitabı okumanızın bir anlamı yok. Dediğim gibi yaşanmışlıklardan çok kitaplarına ait tasarılarına yer vermiş Oğuzcuğum Atay. Özellikle Oyunlarla Yaşayanlar kitabını okumayanlar bence Günlük'ü okumasınlar.

Bu Günlük'ü okuduktan sonra farkına vardım ki ben Oyunlarla Yaşayanlar'ı pek anlamamışım. Zaten Oğuz Atay'ın kitaplarının tek okumayla anlaşılabileceğini düşünmüyorum. Bunu Günlük'ü okurken bir kez daha hissettim. Hatta ve hatta Oyunlarla Yaşayanlar'ı tekrar okumayı düşündüm ama yakın zamanda okuduğum için tekrar okursam beni sıkabilir diye düşündüğüm için elime almadım. Oğuz Atay, beni çok heyecanlandıran bir yazar. Yazdıklarını tam anlayamıyorum ve Oğuz Atay'ın bize anlatmak istediği şeyi tam anlamıyla anlamak ve kavramak istiyorum. Bu yüzden de Oğuz Atay'ın kitaplarını tekrar tekrar okumayı planlıyorum. Özellikle Tehlikeli Oyunlar'ı. Bu Günlük'ü okuduktan sonra Oğuz Atay kitaplarını tekrar tekrar okumaya karar verdim.

Oğuz Atay'ı sevmiyorsanız, kitaplarını okumadıysanız bu Günlük'ü okumanız anlamsız. Zaten böyle bir kişinin de Günlük'ü okuyacağını falan da düşünmüyorum ya, neyse. Bu arada Selçuk Yöntem bu kitaptan birkaç yeri seslendirmişti. O videoyu da izlemenizi tavsiye ederim, Selçuk Yöntem'in sesinin tonuna çok uymuş Oğuz Atay'ın satırları.


Şu an nasıl bir yorum yazdım inanın bilmiyorum. Dediğim gibi Oğuz Atay beni çok heyecanlandıran bir sanatçı ve onun hakkında yazmak bile beni heyecanlandırıyor. Yazımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum! Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Bir gün onun eserlerini tam anlamıyla anlayabilmem ve anlayabilmemiz dileğiyle... Hoşça kalın!


ALINTILAR

Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız. (Syf. 4)


İçimize düşenlere ilgisiz bir düşmanlık besliyoruz. Bizi kimse anlamadı, biz de kimseyi anlamıyoruz. (Syf. 74)


Bana istisnasız herkes kızıyor; kafalarındaki 'ben'i bozduğum için. Ben onların hayallerinde tutarlıyım. Belki kendi hayalimde de tutarlıyım. Yaşarken bu iki tutarlığın da dışındayım. Her şeyle sırasında alay ettiğim halde kendimi gülünç durumlarda buluyorum. Bu durumlar geçtikten e(t) kadar sonra kendimle de alay ediyorum. Yalnız, artık hissediyorum ki, bunun sonu yok. (Syf.88)


Saatlerce hiçbir şey yapmadan evde oturuyorum; sonra, tam çıkarken, evde kalsaydım bir şeyler yapabilirdim gibi hissediyorum. Galiba hep acele ettim. (Syf. 88-89) 


Neden öldü? Kalpten öldü elbette. Yaa kalbi mi vardı. Evet, kalbi olduğu için öldü. Oyunları çok ciddiye aldığı için öldü. Ciddi olmayan başka biri hiç olmazsa bir baygınlıkla filan yetinebilirdi. Coşkun'un kötü huyu: her olayı büyütürdü. (Syf. 110)

Yorumlar