Buz ve Ateşin Şarkısı (Taht Oyunları) | Seri Yorumu


Seri Adı: Buz ve Ateşin Şarkısı
Özgün Adı: A Song of Ice and Fire
Kitap Yazarı: George R.R Martin
Yayınevi: Epsilon
Tür: Fantastik
Edebiyat: Amerikan Edebiyatı
Puanım: 4,5





Merhaba arkadaşlar, uzun zamandır doğru dürüst kitap yorumu tarzı bir yazı girmiyorum ne yazık ki. Bunun sebebi yakın zaman önce başıma musallat olan ve daha yeni kurtulduğum bir okuyamama durumu içerisinde olmam. Kitap okuyamayınca, kitaplarla ilgili yazı yazmak da beni eskisi kadar heyecanlandırmıyor. Ama okuyamama durumumu tam anlamıyla düzeltebilmek amacıyla şu sıralar zamanımı kitaplara yoğunlaştırdım ve kendime dedim ki ‘Hadi, bilgisayar başına! O yorum yazısı yazılacak!’ Ve işte karşınızdayım!

Bugün size yorumlarımı paylaşacağım kitap, daha doğrusu kitap serisi Buz ve Ateşin Şarkısı, genel tabirle de Taht Oyunları serisi. Bu seriyi okumaya çok uzun zaman önce başlamıştım ve bütün kitapları art arda okuyup bitirmeyi planlamıştım ama ne yazık ki bu planımda başarılı olamadım. Araya az da olsa kitaplar girdi, iki kere okuyamama durumuna yakalandım. Ama sonunda bitirdim! Yorumumda seriyle ilgili hiçbir şekilde spoiler vermeyeceğim arkadaşlar. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz!

Genel olarak seriyi yorumlamaya çalışacağım için kısa biz yazı olabilir. Ama tabi benden bahsediyoruz, konuyla alakasız şeyler aklıma üşüşürse eğer, yazıya da bunları dökerim. Seri dışındaki bütün düşüncelerimi okursunuz. İlk olarak serinin sıralamasını paylaşacağım sizlerle. Seri 5 kitaptan, 9 ciltten oluşuyor. Kitapların sırası şu şekilde:

1.       Taht Oyunları
2.       Kralların Çarpışması
3.       Kılıçların Fırtınası
4.       Kargaların Ziyafeti
5.       Ejderhaların Dansı


9 cilt nasıl oluyor ya, diyenleriniz olabilir. Onu da şu şekilde açıklamaya çalışayım. Şimdi George amcamız bu kitapları döktürmüş de döktürmüş e haliyle her kitap yaklaşık 1200, 800 sayfa civarı olmuş. Epsilon yayınları da biz okumakta zorlanmayalım diye bu kitapları ortadan ikiye bölerek iki kitap halinde satışa çıkarmış. Yani Kralların Çarpışması Kısım:1, Kralların Çarpışması Kısım: 2 şeklinde. Aslında ikisi tek kitap ama iki cilt halinde yayımlanmış. Umarım anlatabilmişimdir çünkü içimden bir ses yüzyılın saçmalığını söylemişim diyor bana. Yazmaya başladıkça açıldığımı hissettim valla. Bu yazı sandığımdan da uzun olabilir! Kitapları üstün körü yorumlamadan önce size serinin ilk kitabı olan Taht Oyunları kitabının konusundan bahsedeyim.

Kitabımız epik fantastik türünde bir kitap. Epik fantastiğin ne olduğunu bilmeyenler için de açıklayayım. Epik fantastik, yaşadığımız dünyadan uzak tamamen hayal ürünü bir dünyanın esas alınarak yazıldığı kitaplardır. Bu kitaplardaki din, dil, ırk, coğrafya olgusu yazarın kendi kafasında tasarladığı gibidir. Bu seriden örnek vermek gerekirse bu kitapta Yedi Tanrıya inananlar, Boğulmuş Tanrıya inananlar, Işığın Tanrısına inananlar, Eski Tanrılar gibi farklı ve değişik inanışlar var. Irk olgusu olarak da hanedanlar var. Bu kitap serisindeki en ünlü hanedanlar Stark, Lannister, Targaryen, Baratheon falan filan. Kitabın konusundan bahsedeceğim diyerek sakız gibi uzattım. Gelelim ilk kitabın konusuna.

Kitabımızda olaylar Kralın Toprakları’ndan Kışyarı’na Robert Baratheon’ın yani kralımızın, El’inin –sağ kolu yani- Jon Arryn’in ölümünün haberinin gelmesiyle başlar. Kral maiyetiyle birlikte Kışyarı’na eski dostu olan Eddard Stark’ı ziyarete gelmektedir. Kral Robert yeni El’i için Eddard, yani Ned’i seçmek istemektedir. Ned bunu hiç istemese bile sonunda razı olur. Ned, kızları Arya ve Sansa ile birlikte Kral Toprakları’na gider, oğlu Robb Stark Kışyarı Lordu olarak Kışyarı’nda kalır ve Ned’in piç oğlu Jon Snow amcasıyla birlikte Gece Nöbetçileri’ne katılmak üzerek Sur’a, yani Güney’i Kuzey’in kötülüklerinden koruyan büyük buzdan duvarı savunmaya gider. Kralın Toprakları’nda işler Ned’in sandığı kadar yumuşak değildir. Çünkü Lannister Hanedanı’ndan Kraliçe Cersei, Ned’le birlikte bir taht oyununa başlamak üzeredir.

Kitabı okumayanlar ya da diziyi izlemeyenler için anlaşılır bir dille anlatmaya çalıştım ama ne kadar becerdim bilemem. Şimdi hafiften yorumlama kısmına geçeyim. Ben Game of Thrones dizisini izlemeyi uzun zamandır istiyordum. Ama cinsel içerikli sahnelerinin çoğunluğu beni diziyi izlemekten uzaklaştırıyordu. Bir gün sınıfta oturmuş her zamanki gibi kitap okurken bir arkadaşım yanıma geldi ve ‘’Taht Oyunları serisini okusana,’’ dedi. Ben de ona, onun okuyup okumadığını sordum. O da okumadığını ama dizisini izlediğini, şahane bir dizisi olduğunu ve dizisi bu kadar güzelse kitabının daha güzel olacağını söyledi. Ben de kitapları okumak istiyordum ama kalın kitaplardan oluşan bir seri olduğu için de gözüm korkmuyor değildi. Bir cesaretle serinin bütün kitaplarını tek seferde aldım ve okumaya başladım. Neden daha önce okumamışım ben bunları, diyebileceğim cinsten harika kitaplardı. Ki hala öyle. Okumak için nedensizce geç kaldığımı düşünüyorum.

Ben çok fazla epik fantastik okuyan bir insan değilim. Taht Oyunları da gerek karakterlerin çokluğu, gerek olayların yaşandığı mekânların kafa karıştırıcı isimlere sahip olmasıyla beni başta çok korkutmuştu. Ama zamanla alıştım ve kim neyin nesiymiş öğrenir oldum. İlk kitabı o kadar çok sevdim ve öyle harika bir yerde bitti ki hemen Kralların Çarpışması’nı alıp okudum ve iki cildini de art arda okuyarak hızlı bir şekilde bitirdim. Daha sonra Kılıçların Fırtınası’na başlamak üzereydim ve acayip heyecanlıydım. Çünkü Kılıçların Fırtınası goodreads üzerinden en fazla puana sahip kitap. Ama… Ne yazık ki Kılıçların Fırtınası’nı okumaya başladım ve kitabın ilerleyen bölümlerinde bir okuyamama durumunun içine düştüm. Olayları, yaşanacakları ne kadar merak edersem edeyim bir türlü elim kitaba gitmedi ve öylece kaldı. Çizgi roman olsun, manga olsun kafamı dağıtacak bir sürü şey okudum ama yine de elim Kılıçların Fırtınası’na gitmedi. Daha sonra dizisinin ilk sezonunu izleyeyim dedim. İlk sezonu ilk kitap olan Taht Oyunları’nı kapsıyordu ve izlememde bir sakınca görmediğimi, beni okumaya daha da teşvik edeceğini düşündüm ve dizisini izlemeye başladım. Ama… Dizisi beni tahmin ettiğim kadar sarmadı. Kitaplar öyle büyüleyici ve öyle heyecan vericiydi ki ne yazık ki dizinin bazı bölümlerini sıkılarak izledim. Belki kitapları okumadan izleseydim âşık olabileceğim bir diziydi ama kitapların hemen ardından diziyi izlemek beni ne yalan söyleyeyim diziden az buçuk soğuttu. Neyse, bu okuyamama durumunu atlattım ve Kılıçların Fırtınası’nı bitirdim. Bitirdim ama beni daha zorlu bir durum bekliyordu.

Kargaların Ziyafeti. Benim bu seride bakış açısından okumayı en sevdiğim karakterler Arya, Jon, Tyrion ve Dany idi. Lakin Kargaların Ziyafeti’nde bu karakterleri göremedik. Birkaç yerde Arya’yı gördük ama beni tatmin edemeyecek kadar uzun aralıklarla ve kısa bölümler olarak gördük. Bu nedende Kargaların Ziyafeti benim için bir hüsrandı diyebilirim. Sürekli Kraliçe Cersei’nin saçma saçma entrikalar kurmasını okuduk ve artık bir noktadan sonra bu beni sıkmaya başladı. Kitabın ikinci yarısı yani ikinci kısmı benim için daha zevkliydi ve temposu daha yüksek, daha merak uyandırıcı olaylar vardı. Kitap bitince nihayet sevdiğim karakterleri okuyacağım diye sevindim ve Ejderhaların Dansı’nı okumaya başladım. İlk yüz yüz elli sayfasından sonra artık kitabı okumak istemediğimi fark ettim. Evet, yeniden bir okuyamama durumuyla karşı karşıyaydım. Ama bu okuyamama durumunu bir öncekine oranla daha çabuk atlattım. Yine diziyi izlemeye devam ettim. Birinci sezonunu ilk okuyamama durumumda bitirmiştim ve bu okuyamama durumumda ise ikinci sezonu izleyip bitirdim. Dizi her ne kadar kitaplar kadar bana zevk vermese de beni okuyamama durumumdan çıkardı. Sonunda bu kitapları da bitirdim ve bitirdiğime çok üzüldüm. Hatta öyle ki neredeyse ağlayacaktım. Bu dünyayı bir daha ilk seferki heyecanla okuyamayacak olmak beni derin bir hüzne boğdu. George amca bir an önce devam kitabını yazsın da okuyalım ya.

 Bu seriyi bitirdikten sonra tadı damağımda kaldı ve elime uzun bir süre kitap alamadım. Okuyamama durumlarım olmasa bu seriye 5 puan verirdim. Ama galiba bütün kitapları art arda okumaya çalıştığım için sıkıldım ve bu yüzden 4,5 verdim. Seriyi okumak isteyenlere tavsiyem kitapları art arda okumayın. Cidden bir süre sonra sizi bayıyor. En büyük pişmanlığım art arda okumak. Arayı açarak okusaydım daha fazla tat alırdım.

Yazıyı çok fazla uzattım, farkındayım. Anlattıkça anlatasım geldi ama değinmek istediğim bir nokta daha var. O da çeviri. Normalde kitaplarda çevirilere çok dikkat eden bir insan değilim ve bir çevirinin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu pek anlayamam. Ama bu kitaptaki bazı çeviriler beni çok rahatsız etti. Mesela diziyi izleyen çoğu kişinin favorilerinden olan bir karakter Jon Snow. Kitapta bu Jon Kar diye geçiyor ve diziyi izledikten sonra bu Jon Kar beni sinir etmeye başladı. Kardeşim her ne kadar ‘Kar’ Kuzey’de doğan piçler için verilen bir soyisim olsa da bir soyisim yani. Ne zamandan beri soyisimler çevrilmeye başladı? Bir de Gilly karakteri. Okurken en çok güldüğüm karakter. Çünkü çevirmen abla Gilly karakterini kitapta Şebboy diye çevirmiş. Gilly bir yerde adının Şebboy çiçeğinden geldiğinden bahsediyor, herhalde bundan çevirmen abla Şebboy diye yazmış. Ama bunu dipnot olarak düşse, Gilly adının anlamının Şebboy çiçeği olduğunu, daha güzel olurdu. Çünkü Şebboy komik ya. Hangi kitap olduğunu hatırlamıyorum ama büyük ihtimalle Kargaların Ziyafeti’ndeydi. Bir paragrafta hem Gilly, hem de Şebboy diye yazılıydı. Yani saçma bir örnek vermek gerekirse şöyleydi: ‘’Suyu getirmeye gidiyorum,’’ dedi Gilly ve ayağa kalkıp gitti. Elinde su testisiyle odaya giren Şebboy, masada zaten su olduğunu o zaman fark etti. (Bu kısım kitapta geçmiyor, tamamen benim örnek vermek amacıyla uydurduğum bir cümle) Anladınız mı ne demek istediğimi? Eminim benim fark edemediğim daha birçok hata vardır. Çünkü goodreads yorumlarında çeviriden çok fazla dem vurulduğunu gördüm.

Genel olarak çok fazla haz aldım bu seriden. Çok sevdim ve George R.R Martin’in zekâsına, kurgu yeteneğine hayran kaldım. Üstelik adam bütün bunları kaplumbağalarını seyrederken düşünmüş, kurgulamış. Buradan sana koca bir alkış George R.R Martin. Gözümü korkutuyor, kafam karışır mı, anlar mıyım diye tereddütleriniz varsa o tereddütlerinizi bir rafa kaldırın ve koşarak ilk kitabını alın. Zaten ilk kitabını aldıktan sonra serinin diğer kitaplarını almak için can atacaksınız. Benim bu seride en sevdiğim kitaplar sırasıyla Taht Oyunları, Kralların Çarpışması, Kılıçların Fırtınası, Ejderhaların Dansı ve Kargaların Ziyafeti oldu. Yavaş yavaş heyecanım düştü bu seride. Dediğim gibi art arda okumamalıydım.

Bu seriden sonra daha fazla epik fantastik okumaya karar verdim. Şu sıralar bu türe merak sardım. Yüzüklerin Efendisi’ni okumayı planlıyorum. Bakacağız artık.

Son olarak da çok fazla sorulan bir soruya yanıt vermek istiyorum. Dizinin hangi sezonu, hangi kitap? Her kitap bir sezona denk gelmiyor. Yukarıda da bahsettim Kargaların Ziyafeti kitabında ana karakterlere yer verilmemişti. Dizi de koca bir sezonda ana karakterlere yer verilemeyeceği için bu; sezon, kitap sıralaması biraz karıştı. Ama genel olarak şöyle bir sıralama yapabilirim diye düşünüyorum.

1. Sezon -> Taht Oyunları
2. Sezon -> Kralların Çarpışması
3. Sezon -> Kılıçların Fırtınası Kısım: 1
4. Sezon -> Kılıçların Fırtınası Kısım: 2 ve ileriki kitaplardan Sansa, Theon, Brienne ve Bran bölümleri
5. Sezon -> Kargaların Ziyafeti ve Ejderhaların Dansı kitaplarının tamamı.

Yukarıdaki bilginin kaynağı için buraya tıklayınız.


Bloguma girdiğim en uzun yazı. Kendimi tebrik ediyorum şu an. Bir de yazının başında kısa bir yazı olacak gibisinden bir şeyler demiştim. Shame shame shame! Her neyse umarım sıkılmadan okumuşsunuzdur ve seriyi okumak isteyip istememe hakkında bir fikir edinebilmişsinizdir ki ben herkesin en azından ilk kitabını okumasını öneriyorum. Beğenen devam eder,  beğenmeyen en azından denemiş olur ama değil mi?

Okuduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyorum! Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Yorumlar