Honore de Balzac - Vadideki Zambak | Kitap Yorumu
Özgün Adı: Le Lys Dans La Vallee
Kitap Yazarı: Honore de Balzac
Yayınevi: Bordo Siyah
Tür: Klasik
Edebiyat: Fransız Edebiyatı
Edebiyat: Fransız Edebiyatı
Sayfa Sayısı: 444
ARKA KAPAK YAZISI
Balzac, Vadideki
Zambak romanını 1835 yılında, 36 yaşındayken, ölümünden on beş yıl
önce kaleme almıştır. Ölümünden bir yıl önce eşi Hanska’ya yazdığı bir
mektupta, Balzac ‘’annesinin canavarlığından’’ söz eder. Ailesinin ona çizdiği
eğitim yolunu izlemek istemeyen, yazar olma ve para kazanma mücadelesini
özgürleşme mücadelesiyle özdeşleştiren, ömür boyu iflaslarla, borçlarla uğraşan
Balzac, bir yandan da hayatının kadınını yılmadan arayıp durmuştur. Vadideki Zambak’ın başkişisi ve
anlatıcısı Felix de Vandenesse, Balzac’la örtüştüğü ölçüde, bize, Balzac’ın,
küçük bir çocukken pansiyonlarda başlayan hayat mücadelesini, arayışlarını,
çalkantılarını, düş kırıklıklarını, ‘’ölü yıllarını’’, ‘’uzun acılarını’’
anlatan bir tür öz yaşam öyküsü sunmaktadır.
Vadideki Zambak: Sonsuz arayış.
YORUMUM
Merhaba arkadaşlar Balzac’ın en iyi eserlerinden birisi olan
Vadideki Zambak’ın kitap incelemesine hoş geldiniz. Aslında gerçekten kaliteli
bir eser ama yine de ben buraya hakkında fikir sahibi olmanız için bir şeyler
yazmak istedim. Öncelikle bu kitabı ben ortaokuldayken kuzenim hediye etmişti,
bu nedenle Bordo Siyah Yayınlarından bulamayabilirsiniz ama zaten dünya
klasiklerinden olduğu için birçok yayınevi tarafından basılmıştır. Uzun bir
inceleme olacak, bunu başta belirtmek isterim.
İlk paragrafta da belirttiğim gibi kitabı ben daha
ortaokuldayken kuzenim hediye etmişti. Zaten kitabın kapağından, biçiminden ve
yazımından ağır bir kitap olduğunu fark etmiştim. Ben o sıralar on iki
yaşlarında falandım herhalde, roman okumaya yeni başlamış henüz klasiklerden
hiçbir kitap okumamıştım. Ağır betimlemeler bana oldukça sıkıcı ve gereksiz
geliyordu. Kitabı okumaya başlamıştım ve daha yirmi sayfa okumadan kapatmıştım.
Çünkü acayip sıkıcı gelmişti ve hiçbir şey anlamamıştım o kafayla. E haliyle
zaman geçti ve liseye başladım, görüşlerim ve zevklerim değişti. Kütüphanemi
düzenlerken rast geldim bu kitaba ve okumadan geçmek istemedim.
Bu sefer kitabı okuyunca bana gerçekten ilginç geldi ve
betimlemelerine hayran kaldım. Özellikle yazarın Henriette’yi abartısız dört
sayfa kadar bir betimlemesine hayran kaldım, o kadar ustalıkla yazmış ki yazar
aklıma kusursuz bir karakter çizdi. Hiç sıkılmadan kitabı okumaya başladım,
kitap 1800’lü yıllarda geçiyordu, zaten o dönemlerde yazılmış bir eser.
Betimlemeler güzeldi ve ikinci okuyuşumda kitap hiç ağır gelmedi. Evet, kabul
etmeliyim ki kitabın bazı yerleri biraz kafamı karıştırdı ve beni birazcık
sıktı. Ama tempoyu bir kere tutturunca kitabın tadını o zaman almaya başladım.
Kitabı okuyunca Felix’in Henriette’e olan o sonsuz aşkı ve sadakati beni
bitirdi resmen. Günümüzde neden böyle aşklar yok diye sormaya başladım.
Günümüzün dizileri, filmleri, romanları aşkı hiç bu kadar kutsal bir şeymiş
gibi ele almamıştı. Günümüzde aşk hep cinsellikle bağdaştırılıyor ama bu
kitapta bir elin üstüne konulan ufak bir buse bile ardında ne anlamlar
saklıyor. Eski zamanlarda yazılan bir kitap olduğundandır belki ama bu kitabı
okuduktan sonra aşka ve aşkla ilgili her şeye farklı bakar oldum.
Kitabın sonu zaten beni benden aldı, o kadar hızlı okuyordum
ki sonlarını kendime şaşırdım yahu. Kitap bitince o dünyadan o 1800’lülerin
Fransa’sından bir anda koparıldığım için büyük bir şaşkınlık geldi tabi… Bir
süre içinde bulunduğum gerçek dünyaya adapte olamadım, kitabın kapağını
kapattıktan sonra bile aklımdan çıkmadı. Demem o ki kitap beni hayli etkiledi,
okuyabilene gerçekten etkileyici bir kitap. Bazıları sıkıcı diyor, bir şey
diyemem. Ne de olsa zevkler tartışılmaz. Ama eğer uzun betimlemeleri ve
klasikleri seviyorsanız ve bu kitabı henüz okumamışsanız çok şey kaybediyorsunuzdur.
Bence okumadan geçilmemesi gereken bir kitap. Özellikle Felix’in Paris’e
gittikten sonra Henriette’nin ona gönderdiği mektubu okuması… (Spoiler mı oldu
mu?) Ah, o mektup içinde neler barındırıyor öyle! Henriette’nin öğütlerinde
kendinizi bulacaksınız.
Sonuç olarak kitabın başları size sıkıcı gelebilir ama sonlara doğru
heyecan öyle artıyor ki elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Özellikle sizi o
dönemin Fransa’sına götürmesi ve sanki orada olduğunuzu hissettirmesi bence bu
romanın en iyi özelliklerinden birisi. Romana o kadar adapte oldum ki ben ne
zaman okumayı bitirsem bulunduğum dünyaya geri dönmekte zorlanıyorum. Felix’in
sonsuz aşkına âşık oldum diyebilirim. Günümüzün sözde aşklarından çok uzak,
diyorum ki eğer bu romandaki şey aşksa peki günümüzdekiler ne? Eminim siz de
öyle düşüneceksinizdir. Ben geçmişi çok seven bir insan olaraktan bu romanı
okuduktan sonra geçmişi daha da sevmeye başladım. Okuyacaksanız keyifle okuyun,
gerçekten okunması gereken bir kitap.
ALINTILAR
Baştan başa aşk içinde geçen bu hayat, doğa yasaları bakımından uğursuz bir ayrıcalıktır. Her çiçek solar, bütün mutlulukların ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. Gerçek hayat bir sıkıntıdır.
''Seni artık sevmiyorum'' demenin ayrılmak için yeterli bir neden olduğunu söyleyeceklerdir, nasıl ki ''Seni seviyorum'' sözü de sevgilerini hoş görmeniz için bir neden sayılıyorsa.

Merhabalar,
YanıtlaSil‘’Vadideki Zambak’’ romanıyla ilgili inceleme yazınızı okudum, emeğinize sağlık. Ben de bu romanı, geçtiğimiz günlerde bitirmiştim. Son zamanlarda okuduğum, en kalbime dokunan, sürükleyici aşk romanlarından. Gerek konusu gerek olay örgüsü bakımından, hafızama kazınan harika bir eser oldu. Romanla ilgili inceleme yazımı, ben de sizinle paylaşmayı isterim: https://www.ebrubektasoglu.com/yazi/kitap-inceleme-honore-de-balzac-vadideki-zambak/
Okuyup yorum yaparsanız çok mutlu olurum.
Saygı ve sevgilerimle, keyifli okumalar olsun.